Seçim Sürecine İlişkin Bir Dipnot

30 Mart 2014’te yapılan yerel seçim sonuçlarına ilişkin basında ve görsel medyada çok sayıda düşünce, görüş dile getirildi, yazılıp çizildi, paylaşıldı. Yorumların çoğu hedef tahtasına konulan Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP) yönelikti. Bunun nedeni, 12 yıldır ülkeyi yöneten Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarının din eksenli, antidemokratik, baskıcı yönetimi ve ayyuka çıkan rüşvet-hırsızlık- yolsuzluk söylentisinden etkileneceği düşünülen seçmenlerin bir umutla solu temsil eden ana muhalefet partisine yöneleceği beklentisinin boşa çıkması, bu olgunun sol demokrat kesimde yarattığı düş kırıklığıydı. Öyle ki, CHP’ye kimi nesnel çoğu duygusal, ‘Ben demiştim’ türü ya da, ‘Çorbada tuzum olsun’ anlamında iyi niyet eleştirisi yöneltildi. Bense, yaşadığımız bu sürecin değerlendirilmesinin iktidar partisinin art niyetini, gündemi hızla Cumhurbaşkanı (Başkanlık) Seçimi ve Dar- Daraltılmış Bölge (Tek parti) Seçim Sistemi’ne dönüştürmesini gözeterek yapılması gerektiği düşüncesindeyim.

-30 Mart 2014 seçim sonuçlarının yerel, ulusal ve küresel etkenler gözetilerek değerlendirilmesi gerekir. Bu etkenlerin başında dünya ekonomisine egemen olan, onu yöneten, yönlendiren küresel kapitalist sistem gelmektedir. Bu sistemin bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde, kendisiyle işbirliği yapan siyasi partilerin iktidar olmasına izin verdiği, aykırı davrananları gözden, iktidardan düşürdüğü bilinen bir gerçektir. Bu zihniyetin bir yüzü, ‘Demokrasi, Hukuk, Özgürlük, İnsan Hakları…‘ gibi evrensel değerleri dillendirse de diğer yüzü, en yüce değer saydığı sermayenin egemenliğini, sömürme isteğini yerine getirir, küresel bir güç olma amacı güder. Bu emperyalist güç bu amaç doğrultusunda geri kalmış ülkelerdeki askeri darbeleri, iç kavgaları, dinlemeleri, seçimleri, geçimleri, ekonomik krizleri organize eder. Böler, parçalar, yönetir… Ülkeler arasında çatışma ve savaş çıkarır, yeni sınırlar çizer… (Ülkemizdeki askeri darbeleri, sağcı-solcu, ilerici-gerici, devrimci-faşist, alevi-sünni, laik-dinci, Türk-Kürt çatışma ve ayrışmalarını anımsayalım!..)

-CHP, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Cumhuriyeti kuran, ” Halkın, toplumsal sınıflardan değil, tüccar, esnaf, devlet memuru, çiftçi, zanaatkar gibi meslek grupları halinde birleşen fertlerden meydana geldiğini“ varsayan (Kemal H. Karpat, Türk Demokrasi Tarihi, Afa Yay.); toplumun gelenekçi, muhafazakar Müslüman –ümmet yapısını devrimci, akılcı fikirlerle dönüştürüp yenileştirebileceğine inanan, Cumhuriyet, demokrasi, özgürlük, laiklik, çağdaşlık, çağcılık… gibi değerleri sahiplenen iradenin temsil edildiği toplumcu, Sosyal Demokrat bir partidir…
Bu partinin son yerel seçimdeki başarısını (!), – demokratik olmayan partiler yasası, seçim sistemindeki adaletsizlik, iktidar partisinin medya ve devlet gücünü kullanması, oy karşılığında dağıtılan para ve gıda yardımları, söylenti boyutunu aşan hile-desise, sayılmayan oylar bir yana- seçmenlerin ekonomik beklentisi, eğitim ve kültür düzeyi, kentli ya da kırsallığı, inancı, etnik kökeni, partilerin örgütlülüğü; parti liderlerinin karizmatik kişiliği, söylemi, inandırıcılığı, aday seçimi, sunulan hizmet projesi örneği etmenlerin belirlediği gözlendi… Bu Olumsuzluğun asıl nedeni ise, özellikle 1950 sonrası çok partili dönemdeki siyasi yönetimlerin Osmanlı’dan devralınan ümmetçi, Feodal ekonomik-sosyal yapıyı çağdaş Liberal yapıya dönüştürememiş, sanayi devrimi ve aydınlanmayı hayata geçirememiş, demokrasinin varlık nedeni olan ulus- yurttaş bilince sahip özgür bireyi var edememiş olmasıdır… Yaşadığımız bu karanlık süreci İ. Kant, “Aydınlanma, insanın vesayetten kurtuluşudur. Bu vesayet ise, başka birinin yönlendirmesi olmaksızın kendi anlayışını faydalı kılmaya yetersiz kalmasıdır, ortaya çıkış nedeni aklın yokluğundan değil, başka birinin yönlendirmesi olmadan aklı kullanma ve belirleme cesaretinin olamayışındandır… Bilmeye cüret et! Aklını kullanmaya cesaretin olsun!..” diyerek tanımlar, bizi aydınlatır. (Ahmet Çiğdem, Akıl ve Toplumun Özgürleşmesi, j. Habermas Üzerine Bir Çalışma, Vadi Yay. )

-Ne yapmalı, ne yapılmalı sorusunun yanıtına gelince!.. CHP ve sol partilerle, kendine sol, sosyalist, sosyal demokrat, aydın, liberal, demokrat kimlik yakıştıran kişilere bir bilge sözü, “Hala ortaçağı sayıklayan bir ülkede demokratik olması kuşkulu bir süreçte, bütün partilerin gelecek bağlamında güvenli bir çalışma ve eğitim ortamı, enerji bilinci olan bir üretim ortamı gerekliliğini halka anlatmaları gerekir… Yozlaşmış bir politik ortamda bu temel söylem dile getirilmezse, seçim çürümüş bir kültürün ifadesi olan karanlık bir oyun olur. Bu seçim süreci zaten var olan durumun aydınlanmasına neden oluyor. İşte bu arakesitte toplumun aydınlık güçleri, iyi niyetlileri, vatanseverleri halkı uyandırmak zorundadır… “ (Doğan Kuban, Cumhuriyet Gazetesi, 6 Nisan 2014)

*Bu yazı 30 Nisan 2014 tarihli Mersin İmece Gazetesi’nde yayımlanmıştır.

seçim süreci

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir